Sürdürülebilirlik İletişimi için Sosyal Medya

Sürdürülebilirlik İletişimi için Sosyal Medya

Gezegeni tehdit eden konulara acil çözüm aradığımız şu dönemde, kitleleri gündemin etrafında tutabilmek ve harekete geçirmek çok önemli.

En etkili ve hızlı ortamımız, ötesinde en uygun maliyetli iletişim aracımız, kuşkusuz sosyal medya. GenZ gibi bu dünyaya doğmuş diğer bir deyişle “dijital yerliler” bir yana sosyal medya üzerinden milyonlarca insana erişim mümkün. Üstelik farklı kanalları ile çeşitlilik de mümkün; örneğin TikTok ile GenZ’ye hitap ederken daha yaşlı izleyici kitlesi YouTube veya Instagram gibi farklı kanallardan faydalanabiliyor.

Bu ortamı desteklemek üzere milyonlarca içerik üreticisi de var. İnternet ortamında iklim değişikliği veya sürdürülebilirlik konularını bir şekilde ele alan yaratıcı kitlenin kesin sayısını belirlemek imkansız olsa da burası hızla gelişen bir alan –üstelik hem içeriklerin çeşitlenmesi hem de bu yaratıcılar arasına katılmak isteyenler için büyük potansiyele sahip.

Diğer yanda sürdürülebilirlik iletişimi açısından sosyal medyanın faydalı olarak gördüklerimizle beraber dikkatli davranmamız gereken yönleri de mevcut.

Niye Sosyal Medya?

1- Sosyal medya platformları, sürdürülebilirlik mesajlarının anında küresel bir kitleye ulaşmasını sağlayan büyük bir erişime ve erişilebilirliğe sahip. Bu erişilebilirlik, coğrafi engelleri ortadan kaldırır ve her nerede olursa olsun kitlelerin, konumdan bağımsız olarak bilgiye ulaşmasını sağlar.

Ana akım kanalların iklim gündemine verdiği yayın önceliğinin ne kadar az olduğuna bakıldığında sosyal medyanın erişilebilirlik avantajı daha da ortaya çıkıyor. Media Matters’ın analizi, kurumsal yayın kuruluşları ve büyük kablolu haber ağlarının, iklim gündemi ile ilgili en önemli yıllık toplantı olan ve 28’incisi geçtiğimiz Aralık’ta Dubai’de yapılan COP28 hakkında, 102 segmentte toplam sadece 5 saat 42 dakikalık yayın yaptığını ortaya koyuyor. Üstelik bu, toplam 3 saat 48 dakika ayrılan COP27’ye verilen süreyle karşılaştırıldığında bir artışı temsil ediyor.

Ana akım medyanın sürdürülebilirlik iletişimi bakımından bu kadar eksik kaldığı durumda sosyal medya önemli bir açığı kapatmaya çalışıyor. Diğer yanda beklentiyi bu kadar büyük tuttuğumuzda ise düşünülmesi gereken, sosyal medyadan yayılan bilginin doğruluğundan ve gerçekten önemli bilginin yayıldığından nasıl emin olacağımız.

2- Sosyal medya, örgütlerin kitleleriyle doğrudan iletişim kurması ile katılımı ve sürdürülebilirlik konuları etrafında anlamlı diyalogları teşvik eder. İki yönlü iletişimi kolaylaştırır ve bireylerin sürdürülebilirlik hakkındaki konuşmalara katılmasını sağlayarak toplumsal etkileşimi artırır.

Bu durum fiziksel katılımın yerine (maalesef ki) geçmiş değil. Dubai’deki COP28, yaklaşık 100 bin kişinin katılımıyla dev bir organizasyona dönüşmüştü. 23.500 resmi hükümet temsilcisi, 27.208 uzman/akademisyen ve yaklaşık 14.000 sivil toplum temsilcisi zirveye katıldı.

Bu yüksek katılımın sosyal medya üzerindeki izdüşümü de katsayısal oldu. Gerçekten bu kadar yüksek seviyeli bir katılım gerekli miydi sorusunu da araya bırakarak, sosyal medya tarafına geçmeyi ve bu katılım sayesinde sosyal medya üzerinden paylaşılan haberlerin kitlesel iletişim ve diyalog için önemi etrafında kalmayı tercih ediyoruz.

3- Etkileyicileri ve akran ağlarını kullanmak, sürdürülebilirlik mesajlarını artırabilir ve yeni kitlelere ulaşabilir. Etkileyicilerle işbirliği, sürdürülebilirlik girişimi hikayelerini ortaya çıkarır; takipçilerinin daha sürdürülebilir davranışlar ve yaşam tarzları benimsemelerini teşvik edebilir.

İzleyicilerini; sürdürülebilirlik konularında eylem çağrıları, kampanyalar, imza kampanyaları ve savunuculuk çabaları aracılığıyla harekete geçirmek için bir platform sağlar. Bireyleri, imza kampanyalarına katılarak, gönüllü olarak görev alarak veya topluluk girişimlerine katılarak somut eylemler almaya teşvik eder ve toplu etki yaratır.

Oluşan topluluklar için işbirliği, bilgi paylaşımı ve ortak problem çözmeye yönelik bir platform sağlar; sürdürülebilirlik hedeflerine doğru birlikte çalışmayı teşvik eder. Yine bu noktada emek harcanması gereken konu, fazla ve organize olmayan paylaşım ile gerçek konuların konuşulmasını riske atıp atmadığımız. Sosyal medyanın “organize olmayan organizasyonu” katılım ve diyalog arayışımızı nasıl artırabilir, bunu gözden geçirmeliyiz.

4- Hikaye anlatımı ve görsel içerik sağlaması da sosyal medyanın etkili bir sürdürülebilirlik iletişimi yapmasını pekiştirir. Hem karmaşık bir konu olan sürdürülebilirlik kavramının görsel olarak çekici ve anlaşılır bir şekle gelmesine hem de hikayeler üzerinden insancıl ve duygusal etki paylaşımına ortam yaratır. Gelişim ve farkındalığı artırarak, sürdürülebilirlik sorunları, çözümler ve en iyi uygulamalar hakkında güçlü bir eğitim aracı olarak hizmet eder. Örgütler, bilgilendirici içerikler, makaleler, raporlar ve eğitim kaynakları paylaşarak izleyicilerini bilgilendirebilir ve onları bilinçli kararlar almaya ve sürdürülebilir eylemlere teşvik edebilir.

5- Son olarak sosyal medya, örgütlerin sürdürülebilirlik taahhütleri ve eylemleri konusunda şeffaflık ve hesap verebilirlik sağlayan bir platform olarak hizmet eder. Paydaşlar, örgütlerin çevresel ve sosyal etkilerini inceleyebilir ve bu onları hesap verebilir kılar. Sürdürülebilirlik iletişiminde şeffaflık ve samimiyet sergileyenler, izleyicileriyle güven ve inanç ilişkisi kurma olasılığını artırır.

Sosyal Medya Üzerine Öneriler

Bu noktada, her zaman olduğu gibi, odağımızı özel sektöre yönlendirip dikkat edilmesi gereken konuları ve önerilerimizi sıralamak isteriz:

  • Okurken veya paylaşırken içeriklerin bilim temelli olmasına ve referanslarının güvenirliğine dikkat etmek gerekir. Farklı şeyleri tartışabiliriz ancak, örneğin iklim konusundaki tartışmaların altında, mutlaka bilim temelli veriler ve araştırmalar pusulamız olmalı. Her zaman bunu ayırt edemeyebiliriz. Bu noktada etrafımızda bilgisine başvurabileceğimiz akademisyenlerin ve danışmanların olması önemlidir.
  • Asıl noktaya gelin… Karmaşık bir fikri veya çözümü anlatmak kolay değil kuşkusuz. Kurumsal içerik yaratıcılarının da bu karmaşık fikri iletmek için çok kısa bir kesitleri var. Bu durumda konuları dağıtmadan, esas iletmek istediğiniz mesaja odaklanın. “Şu kadar” milyon lira harcayarak bir atık tesisini kurmuş olmanız mı daha önemlidir yoksa bu tesis sayesinde geri dönüştürülemez atığı ortadan kaldıracağınız mı? Karar verin ve asıl olanı paylaşın.
  • Resmi raporlamanızda ne kadar şeffaf olsanız bile tüketiciler yalnızca sürdürülebilirlik performansını izleyen ölçümlerden etkilenmezler. İlerlemeniz hakkında tüketiciye daha canlı ve daha dürüst hissettirecek gerçek hikayeler anlatın veya bunu sizin için yapacak bir etkileyiciye başvurun.
  • Hedef kitlenizle konuşun. Yalnızca kendi görsellerini oluşturmaya veya mükemmelleştirmeye odaklanmanız yetmez. Takipçilerin ilgi alanlarına ve sizden beklediklerine yönelik içerik sunmanız gerekir. Bununla birlikte marka yönetiminin de yapılması, marka imajını iyileştirmeye yönelik odaklılık da devamlı olmalıdır.
  • Dürüst olun. Birçok araştırma bize, özellikle Z kuşağının, markaları yeterince samimi ve dürüst bulmadığını göstermektedir. Bunun tek çözümü var: Daha fazla samimiyet; sürekli ve içten samimiyet ile hikayelerimizin paylaşılması. Tüm burada bahsedilenler, kuşkusuz sürdürülebilirlik iletişimi üzerine geçtiğimiz aylarda kaleme aldıklarımızın devamıdır ve bir bütün içerisinde ele alınmalıdır.

Sonuç olarak sosyal medya, erişim, katılım, diyalog, eğitim, savunuculuk, şeffaflık ve işbirliği gibi önemli yönleriyle sürdürülebilirlik iletişiminde kritik bir rol oynamaktadır. Sosyal medyanın gücünü etkili bir şekilde kullanarak, kurumlar sürdürülebilirlik çabalarını artırabilir, eylem teşvik edebilir ve daha sürdürülebilir bir gelecek için pozitif değişim yaratabilir.

Yazar Hakkında /

gulin@brikasurdurulebilirlik.com

Gülin Yücel Amerikan Robert Lisesi’ni 1988’de, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü 1992 senesinde bitirdikten sonra, 1993-1994 İngiltere Londra’daki CASS, City Üniversitesi’nden M.B.A. derecesi almıştır. İş hayatına IBM şirketinde başlamış ve yaklaşık 20 sene çalışmıştır. Perakende, sigorta, üretim, otomotiv, enerji, bankacılık olmak üzere farklı sektörlerde uzmanlık geliştirmiş, iş danışmanlığı, e-iş, CRM, ERP ve diğer büyük ölçekli hizmet projesinde çalışmıştır. IBM Küresel Hizmetler Şirketi’nin yapılandırılmasında yönetici olarak rol almıştır. Son olarak da IBM’de, 3000’in üzerinde kurumsal müşteriye hizmet veren dijital satış kanalını yönetmiştir. Sonrasında Pronet Şirketi’nde Genel Müdür olarak geçiş yapmış; 1500 üzeri çalışanı ve 150,000 üzeri müşterisi ile elektronik güvenlik alanında hizmet veren kurumun uzun vadeye yayılan değişim planını da yönetmiştir. Çalışma hayatına parallel olarak sivil toplum gönüllüğü yapan Gülin Yücel, KAGİDER (Kadın Girişimciler Derneği) bünyesinde Özyeğin Üniversitesi ile yürütülen Goldman Sachs ‘10bin Kadın’ Projesi, IFC ile başlatılan ‘Geleceğin Kadın Liderleri’ Projesi, ABD Dış İlişkiler Bakanlığı ile yapılan ‘Geleceğe Yatırım Yapın’ Projesi ve Dünya Bankası ile yapılan ‘Fırsat Eşitliği’ Projesi’ne katkı vermiştir. Ötesinde, 2015 senesinde Türkiye’de gerçekleşen C20 ve W20 toplantılarına katılmıştır. Gülin Yücel, International Society of Sustainability Professionals (ISSP) Organizasyonun çalışmalarını tamamlamıştır ve sürdürülebilirlik profesyoneli sertifikası sahibidir. 2014 senesinden bu yana sürdürülebilirlik danışmanlığı yapmakta; bu konunun gelişmesi için yazar, konuşmacı olarak farklı platformlarda destek vermektedir. Gülin Yücel, Sustineo Istanbul ve Sustineo SDG Platformlarını oluşturmanın yanı sıra, Brika Yapı A.Ş.’nin Ortağı; Koç Üniversitesi İşletme Enstitüsü yüksek lisans programlarında okutman ve Boğaziçi Üniversitesi’nde ziyaretçi okutman ; Keiretsu Forum’da melek yatırımcıdır.

Sürdürülebilirlik yolculuğunuzda sizlere destek olmak için varız
X