Buzulların altındaki virüsler
Covid-19 günlerinde kafayı virüslere yoranlar için: Buzullar eridiğinde altından hangi virüs çıkar bilinmez, ama kesin çıkacak olanlar kentleri yutacak su ve dünyayı bugünkünden 25 kat ısıtacak metan gazı olacak.
Hepimiz hayatımızda gördüğümüz en kötü salgının içinde yaşamakta olduğumuzdan ilgilendiğimiz her konuda o salgının bir bağlantısını da görmeye çalışıyoruz. Evde oturup düşünecek vakti olanlar da yeni bir soruya kafa yoruyorlar: “Kutuplardaki buzullar eridiğinde altında kimbilir ne virüsler çıkacak?”
Ben ne virologum ne de tıp doktoru, bu nedenle ortaya çıkabilecek virüslerin ne derece ölümcül olabileceğini anlatamam. Ama bildiğim kadarı ile anlatılabilecek şeyler de bilimle bilim kurgu arasında bir yere düşüyor zaten. Bu salgın günlerinde karşımızdaki sorularla ilgili olarak kafam hep aynı kitaba gidiyor: Connie Willis’in Doomsday Book (Kıyamet Günü Kitabı). Kitap neredeyse bugün yaşadıklarımıza benzer bir konuyu ve soruyu ele alıyor. Geçmişten gelen virüsler ne derece tehlikelidir ve böyle bir virüs salgına yol açarsa neler olur? Okumamış olanlara tavsiye ederim, okumuş olanların da bugünlerde tekrar okumamasını.
Kitabın ana sonucu kutuplardaki virüsler konusuna da biraz ışık tutmaya yönelik: Günlük hayatımızda karşılaşacağımız ve normal mutasyonlar sonucu karşımıza çıkacak virüsler de en azından kutuplardakiler kadar tehlikeli olabilir. Bu gerçeğin de zaten tam ortasında yaşıyoruz. Gerçi önemli bir kısmımız insan yapısı olduğuna emin olduğumuz iklim krizinin doğal olduğunu iddia ederken bir kısmımız da doğal olduğunu bildiğimiz bir virüsün insan yapısı olduğunu düşünüyor. Ne olursa olsun, doğa inanılmaz bir çeşitliliğe sahip ve kendi kendine bırakıldığında her daim bu çeşitliliği artırmaya çalışıyor. Karşımızdaki bu virüs de doğanın çeşitliliğini artırmasının bir ürünü. Ortaya çıkacak bir sonraki virüs de bundan çok daha tehlikeli olabilir ve bunun için geçmişe ya da kutuplara gitmemize gerek yok.
Virüse kafayı takmak
Ancak kutuplar hakkında bilmemiz gereken ve virüslerden daha tehlikeli şeyler var. Kutuplar eriyecek olursa, buzulların altından kötü virüsler çıkabilir de çıkmayabilir de. Kötü virüsler çıkacak olsa bunlar birini hasta edebilecek kadar ortamda kalabilir de kalmayabilir de. Birine bulaşacak olsa o kişiyi hasta edebilir de etmeyebilir de. Bu hastalık normal bir soğuk algınlığı seviyesinde de olabilir, daha da kötü bir hastalık olabilir. Daha kötü bir hastalık olsa da yayılması zor olabilir ya da kolay olabilir.
Kısacası, kutupların erimesinde ortaya çıkabilecek virüslerin Kovid-19 ile kıyaslandığında başımıza çok daha büyük bir bela açma ihtimali konusunda konuşabilmek çok zor. Ama buzullara gitmeden şu ihtimali konuşabiliriz: Kovid-19 SARS ile aynı aileden. SARS Kovid-19 kadar bulaşıcı değil ama neredeyse 10 kat daha öldürücü. Diyelim bir sonraki mutasyonda, önümüzdeki 10-15 yılda, SARS kadar öldürücü ama Kovid-19 kadar da bulaşıcı bir virüs üredi. Ortaya çıkabilecek sorunları hayal etmek çok güç değil. Hatta buzulların altından çıkabilecek öldürücü bir virüs ihtimali ile kıyaslandığından bu SARS varyantı çok daha yüksek bir ihtimalle karşımıza çıkabilir. Bu nedenle buzulların altından çıkabilecek bir virüse kafamızı çok takmamamız gerekli.
Oysa böyle devam edecek olursak buzulların altından çıkacağı neredeyse kesin iki madde var ve bu maddelerin ikisini de gayet iyi tanıyoruz. İlki bildiğiniz gibi su. Dünyadaki buzulların hepsinin bugünden yarına erimesi mümkün değil ama küresel ısınmadaki 2 derece eşiğini aştıktan sonra bu buzulların eninde sonunda erimesini durdurmak artık mümkün olmayacak. Buzullar yavaş yavaş erise bile deniz seviyesinin bu yüzyıl içerisinde bir metreden fazla yükselmesi bekleniyor. Bu da küçük ada ülkeleri ile Bangladeş gibi büyük kısmı deniz seviyesine çok yakın olan ülkelerin çok ciddi sorunlar yaşaması anlamına geliyor. Eğer ülkemizdeki Suriyeli göçmen sayısının bir sorun olduğunu düşünüyorsak, Bangladeşli göçmen sayısı bundan en az 10 kat daha fazla olacak. Bir düşünün isterseniz.
Donmuş metana dikkat
Ama buzulların altından çıkacak diğer gaz çok daha ürkütücü. Kutuplara yakın bölgelerde, özellikle Sibirya’da toprağın 2-5 metre altında binlerce yıldır çürüyerek metan gazı oluşturmuş bitki kökleri var. Bu metan gazı donmuş toprağın içerisinde su buzu ile birlikte karışık bir şekilde çözülmeyi bekliyor. Bu toprağın sıcaklığı, ısınmayla birlikte suyun donma noktasının üzerine çıktığında bu metan gazı da hızla atmosfere karışacak. Metan, karbondioksit gibi bir sera gazı ama atmosferi ısıtma açısından baktığımızda bir metan molekülü bir karbondioksit molekülünden 23-25 kat daha etkili. Buzullar eridiğinde bu metan gazı da açığa çıkacak ve o zaman dünyanın ısınması bugünkünden çok daha hızlanacak.
Bunun daha önce de gerçekleşmiş olduğu düşünülüyor. 252 milyon yıl önce metan gazı aynı şekilde atmosfere sızdığında denizdeki canlı türlerinin %96’sı, karadaki omurgalı türlerinin de %70’i yok olmuş. Bu olaya Büyük Ölüm adı veriliyor. Bununla kıyaslandığında siz hala buzun altından çıkacak virüslerden mi çekiniyorsunuz? Bence buzun altındaki virüslere fazla takılmadan iklim krizine de Kovid-19’a verdiğimiz önemi vermenin vakti geçiyor bile.
Bu yazı Yeşil Gazete’de yayımlanmıştır.