Sıfır Kıyafet Atığı Bir Ütopya mı?

Sıfır Kıyafet Atığı Bir Ütopya mı?

Pandemi etkisine rağmen dünya üzerinde birçok insanın yeni yıl alışverişleri peşinde olduğu bu Aralık ayında, tüketim dürtülerimizin ihtiyaç değil alışkanlık bazlı olduğunu bir kere daha görüyoruz.

Aylardır ev civarında olmamız ve sadece birkaç parça kıyafet ile yaşamamıza devam edebildiğimizi görmemiz, bize yıllardır “öğretilen gerçeklik” yani “her an yeni bir parça kıyafete ihtiyacımız olabileceği” dürtüsü ile baş edebilmemizi maalesef sağlayamadı.

Değişen ne? Kıyafetlere nasıl ulaştığımız, nasıl satın aldığımız. Sanal gerçeklik uygulamalarında kıyafetleri deneme noktasına gelemesek de -en azından dünyanın bu yakasında şimdilik e-ticaret uygulamalarının oldukça gelişmiş olduğunu; istediğimiz her ürüne ulaşabildiğimizi gördük.

Değişmeyen ne? Kıyafet üretmeye, satmaya, almaya ve sonunda atmaya doymayan iştahımız…

Son dönem üzerinde çalıştığımız ve yakın bir dönemde sonuçları açıklanacak olan araştırmamız kapsamında gördük ki içinde bulunduğumuz Avrupa tekstil pazarında tüketim ve üretim 2019 seviyesini yakalamış durumda. Bu bize pandemi gibi tüm dünyayı eve kapatan sebepler de olsa, alışkanlıklarımızın kolay kolay değişmeyeceğini gösteriyor. Hızlı moda ile geldiğimiz nokta sadece bir üretim problemi değil, aynı zamanda tüketim problemidir, yani perakendecilerin ve markaların yönlendirdiği bir problemdir. Bu üretim ve tüketim modelinin doğru anlaşılması, bizleri daha sorumlu, daha döngüsel modellerin yaratılmasına yönlendirecektir.

Neredeyiz?

Hem üretim hem de tüketim döngülerinde aynı bölgede bulunduğumuz Avrupa’dan bazı rakamlara bakmakta fayda var.

Tekstil üretimi hammadde ve su talebinde dördüncü, sera gazları emisyonunda ise beşinci büyük sorumluluğu olan sektör. Bununla birlikte dünyada geri dönüştürülme oranı %1’in altında. Hammadde kullanımı konusunda geri dönüşüm bir çözüm olamamış durumda. Olsa bile, geri dönüşümün de enerjiye dayalı bir süreç olduğunu düşünürsek, sera gazı emisyonlarını daha da artırması kaçınılmaz.

Giysilerinin %60’ını ithal eden Avrupa için, Yeşil Düzen hedeflerinin gerçekleşmesi, tekstilin kendi kendine yetebilmesi, tekstilin yeniden kullanım düzenlemelerinin yapılması ve inovasyonun güçlendirilmesine bağlı.

Mevcut kullanım oranlarına bakarak söyleyebileceğimiz, AB Yeşil Düzeni kapsamında hedeflenen yeniden kullanım düzenlemeleri oldukça zorlayıcı bir hedef.

Mevcut tekstil atığı oranı İtalya ve Almanya’da yıllık 400 bin ton civarında. İngiltere, Hollanda, Fransa, Belçika ise yılda 200 bin ton ile onu takip ediyor. Kişi başına düşen tekstil atığı, örneğin Hollanda’da yaklaşık 6 kilo iken, bunun içerisinde yeniden kullanılabilir tekstil oranı sadece 200 gram… Bu bize gidilecek yolun ne kadar uzun olduğunu gösteriyor.

Nereden başlanmalı, nelere bakılmalı? Problemlerin kaynaklarına bakarak üst seviyede birkaç noktaya dikkat çekmekte fayda görüyoruz:

Tüketici Desteği Olmazsa Olmaz

Hollanda üzerinden devam edersek, ortalama bir tüketici yılda 46 parça yeni kıyafet satın alıyor. Giysi dolabında ortalama 173 parça kıyafet olan bu tüketici, kıyafetlerinin %30’unu sene boyunca hiç giymiyor ve yaklaşık 40 parça eşyayı ise her sene çöpe atıyor (Tedarik zincirinde çöpe giden kişi başı 3 kıyafete ise ayrıca dikkat çekmek gerekir).

Elimizdeki araştırma, tüketicilerin genel olarak sürdürülebilir tekstil konusunda, özellikle tekstil çalışanlarının hakları konularında duyarlı olmalarına rağmen, satın alma tercihlerinde bu duyarlılığı gösteremediklerini ortaya koyuyor. Örneğin satın alınan bir ürünün malzemesinin ve tasarımının geri dönüşüme uygunluğu, hangi tip malzemelerden üretildiği, ekolojik ayak izi gibi başlıklar doğrudan satın alma tercihleri içerisinde sorguladıkları ve buna bağlı satın aldıkları konular olma yolunda oldukça yetersiz. Büyük şehirlerdeki genç tüketiciler daha duyarlı olsa bile, genel tüketici içerisindeki oran yetersiz.

Dolayısıyla tüketicilerin bu dönüşüm içerisine çekilmesi, yaratılacak modellerin başarılı olması için şart.

Kıyafetlerimi Kim ve Nasıl Yapıyor?

Üretimin şekli ve yöntemleri kuşkusuz ayak izinin önemli bir kısmı. Döngüsel tekstil üretimi yöntemlerine dönüş ise tasarımdan başlamak zorunda ve katmanlı uygulama ve bakış açıları gerektiriyor. Üst seviyede değinmek gerekirse;

Tasarım

  • Ürün tasarımları uzun dönemli kullanım, tekrar kullanım özelliklerine sahip mi?
  • Tasarımlarda doğadan esinlenerek (biyomimetik) kullanılan yöntemler ile kaynak ve enerji tasarrufu nasıl yapılabilir?
  • Ürünler, en son çare olarak geri dönüştürülmesini mümkün ve verimli kılmak için baştan nasıl tasarlanmalı?

Üretim

  • Ne tip iplik ile üretim yapılacak? Geri dönüştürülmüş iplik mi veya doğadan elde edilmiş iplik mi?
  • Enerji kullanımı verimli mi? Yeniden kullanılabilir enerji ile mi üretim yapılıyor? n Üretim için gerekli coğrafi kümelenmeler mevcut mu? Tüm üretim yaklaşık 300 kilometrelik bir alanda gerçekleşiyor ve atıklar diğer üretim girdilerinin içerisine girebiliyor mu?
  • Çalışma koşulları ve yöntemleri şeffaf mı? Kalite ve güvenlik öncelikli mi? n Dijital beceriler var mı? Tasarımdan kaynak kullanımına, etiketten tüketiciye tüm zincirde dijital izler bırakmak mümkün mü?

Tedarik

  • Ürünler nereden nasıl sağlanıyor? Malzeme boyutundan kullanım boyutuna ne kadar yol kat ediyor?
  • Bu yol nasıl alınıyor? Ne tip ulaşım ve paketleme kullanılıyor?
  • Üretimin yöntemlerinin döngüsel olması, kıyafetlerin tekrar kullanılması ve malzemelerinin asla atığa dönüşmemesi açısından zincirin en sorumluluk gerektiren aşamalarından.

Peki hem tüketim hem de üretim boyutunu birleştirecek alan ne… ona da bakmak gerek.

Kullandıktan Sonra Ne Olacak?

Döngüsel tekstile ulaşmak yolunda en eksik nokta kuşkusuz tüketim sonrasını başka değer zincirlerine bağlayacak ve sonunda tüketime yönlendirecek yapıların bulunmaması. Yani toplama ve yeniden sınıflandırmaya yönelik yapıların bulunmaması.

Mevcut yapı, Şekil2’de koyu gri ile işaretli kısımda görülebildiği gibi, lineer al-üret-tüket düzlemi üzerinde yer almaktadır. Oysa olması gereken yapı, yani döngüsel tekstile taşıyacak yapı, şu an akışları altında elimizde veri olmayan yapılar.

Yaptığımız araştırmalar, üretim sonrası tamir, yeniden kullanım platformları, yeniden değerlendirme ve hayata kazandırma süreçlerinin son derece yetersiz olduğunu, hatta hiç olmadığını gösteriyor. Yukarıda değinilen tekstil atığı rakamlarının da böylesine dikkat çekici olmasının sebebi bu yapıların eksikliğidir.

Türkiye’nin de önemli bir halkası olduğu bu üretim-tüketim sürecinin sıfır atığa dönmesi bir ütopya değildir. AB Yeşil Düzen hedefleri de zorlayıcı ama başarılabilir hedeflerdir.

Burada yukarıda bahsedilen bakış açılarını içerisine alacak bir stratejinin kurgulanması, başlangıç noktalarının tespiti ve yeni yapısal düzenlemelerin planlanması gerekmektedir. Kaybı engellemenin ötesinde, ekonomik olarak bu yeni yapılar önemli fırsatlar yaratacaktır.

Yazar Hakkında /

gulin@brikasurdurulebilirlik.com

Gülin Yücel Amerikan Robert Lisesi’ni 1988’de, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü 1992 senesinde bitirdikten sonra, 1993-1994 İngiltere Londra’daki CASS, City Üniversitesi’nden M.B.A. derecesi almıştır. İş hayatına IBM şirketinde başlamış ve yaklaşık 20 sene çalışmıştır. Perakende, sigorta, üretim, otomotiv, enerji, bankacılık olmak üzere farklı sektörlerde uzmanlık geliştirmiş, iş danışmanlığı, e-iş, CRM, ERP ve diğer büyük ölçekli hizmet projesinde çalışmıştır. IBM Küresel Hizmetler Şirketi’nin yapılandırılmasında yönetici olarak rol almıştır. Son olarak da IBM’de, 3000’in üzerinde kurumsal müşteriye hizmet veren dijital satış kanalını yönetmiştir. Sonrasında Pronet Şirketi’nde Genel Müdür olarak geçiş yapmış; 1500 üzeri çalışanı ve 150,000 üzeri müşterisi ile elektronik güvenlik alanında hizmet veren kurumun uzun vadeye yayılan değişim planını da yönetmiştir. Çalışma hayatına parallel olarak sivil toplum gönüllüğü yapan Gülin Yücel, KAGİDER (Kadın Girişimciler Derneği) bünyesinde Özyeğin Üniversitesi ile yürütülen Goldman Sachs ‘10bin Kadın’ Projesi, IFC ile başlatılan ‘Geleceğin Kadın Liderleri’ Projesi, ABD Dış İlişkiler Bakanlığı ile yapılan ‘Geleceğe Yatırım Yapın’ Projesi ve Dünya Bankası ile yapılan ‘Fırsat Eşitliği’ Projesi’ne katkı vermiştir. Ötesinde, 2015 senesinde Türkiye’de gerçekleşen C20 ve W20 toplantılarına katılmıştır. Gülin Yücel, International Society of Sustainability Professionals (ISSP) Organizasyonun çalışmalarını tamamlamıştır ve sürdürülebilirlik profesyoneli sertifikası sahibidir. 2014 senesinden bu yana sürdürülebilirlik danışmanlığı yapmakta; bu konunun gelişmesi için yazar, konuşmacı olarak farklı platformlarda destek vermektedir. Gülin Yücel, Sustineo Istanbul ve Sustineo SDG Platformlarını oluşturmanın yanı sıra, Brika Yapı A.Ş.’nin Ortağı; Koç Üniversitesi İşletme Enstitüsü yüksek lisans programlarında okutman ve Boğaziçi Üniversitesi’nde ziyaretçi okutman ; Keiretsu Forum’da melek yatırımcıdır.

Sürdürülebilirlik yolculuğunuzda sizlere destek olmak için varız
X