Sürdürülebilirlik Yolunda Devletlere Düşen Görevler

Sürdürülebilirlik Yolunda Devletlere Düşen Görevler

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelerin katılımıyla New York’ta Eylül 2015’te kabul edildi. Bunun en kıymetli yanı tüm ülkelerin bu amaçların arkasında durmayı kabul etmiş olmasıdır. Bu amaçlar dünyadaki tüm insanların sürdürülebilirlik yolunda varmayı hedeflediği noktayı bize gösteriyor ancak insanların bu yolda yürümesini sağlayacak olanlar da devletlerdir. Sürdürülebilirlik yolunda atmamız gereken adımlara baktığımızda bu adımların gerek yatayda gerekse de dikeyde toplumun tamamını ilgilendirdiğini kolayca görebiliriz. Çokça duyduğumuz yorumlardan biri “ama bu amaçlar çok fazla, biz iyisi mi bunlardan birkaçını seçip onlara yoğunlaşalım” şeklindedir. Ne yazık ki sürdürülebilirlik bize bu imkanı tanımıyor. Ülkedeki fakirliğe, eğitim ve sağlık problemlerine fazla önem vermeyip sorunların sadece inovasyon ve teknoloji ile çözüleceğini düşünmek hayalperestlikten başka bir şey değildir. Bu amaçlar tüm ülkelerin üzerinde anlaştıkları en küçük seti oluşturmaktadır. Her ülkenin doğal olarak sürdürülebilirlik yolunda bu setin ötesinde amaçları da olacaktır ve olmalıdır. Ancak devletlere düşen en önemli görev, hiçbir bireyi geride bırakmadan bu amaçlara varılması yolunda organizatör olmaktır.

Yalnız, devlet dediğimiz zaman aslında karşımızda kamuyu temsil eden çeşitli kuruluşları görüyoruz. Bakanlıkların, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin sürdürülebilirlik açısından bakıldığında atması gereken adımlar fazlasıyla çeşitlidir.

Basit bir örnek vermek gerekirse: Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 11. maddesi Sürdürülebilir Şehirler başlığını ele alır. Bu amacın altında belirlenen 6. hedef ise “2030 yılına kadar şehirlerin çevreye olan etkisini azaltın. Bunu da hava kalitesine, belediyelerin ve diğer atık toplama yönetimlerin çalışmalarına özel dikkat göstererek yapın” diyor. Burada hedeflenen şehirlerdeki çevresel koşulların ve hava kalitesinin artırılması, çöplerin düzgün toplanması ve ayrıştırılması. Gelin bunun sadece en son kısmına bakalım:

Çöplerin düzgün toplanması ve ayrıştırılması. Diyelim bir büyükşehirde yaşıyorsunuz. O zaman bir büyükşehir belediyeniz, bir de ilçe belediyeniz bulunuyor. Çöpünüzün mahallenizden toplanması ilçe belediyesinin, ayrıştırılması ve doğru bertaraf edilmesi ise büyükşehir belediyesinin görevi. Görevlerdeki bu ayrımı sağlayan ve kontrol eden de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Yani merkezi hükümet yerel yönetimlerin bu konudaki sorumluluklarını belirleyen kuralları koymakla sorumlu, büyükşehir belediyesi çöpü ayrıştırıp bertaraf etmekle, ilçe beledi- yesi bu çöpü toplamak ve taşımakla, siz ise bu çöpü doğru biçimde belediyenin toplayabileceği bir şekilde hazırlamakla sorumlusunuz. Bu sorumluluk halkasında oluşabilecek herhangi bir hata bu sürdürülebilir kalkınma hedefinin yerine getirilememesine yol açabilir. Şimdi tek tek bu başlık altında karşımıza çıkabilecek problemlere bakalım. Mesela, siz evde çöpünüzü ayrı topladınız ve evsel atıkla geri dönüştürülebilir atığı ayrı konteynerlere atmak veya en azından çöp toplama sistemine ayrı ayrı vermek istiyorsunuz ama ilçe belediyesi böyle bir hizmet sunmuyor. Ne yapacaksınız? Veya siz bunları tamamen doğru yaptınız, ilçe belediyesi de çöpleri ayrı ayrı topladı, fakat büyükşehir belediyesi ayrım işlemi yapmadan çöplerin tamamını boş bir araziye döktü. Ne yapmak gerekli? Ya da herkes görevini yerine getirdi ama siz geri dönüştürülebilir atıkla evsel atığı ayrıştırmadan çöpe attınız. Kolayca görebileceğimiz gibi, çöpün oluştuğu noktadan itibaren sürdürülebilir bir atık sisteminin oluşabilmesi için tüm sorumluların üzerlerine düşen yükümlülüğü bilmeleri ve yerine getirmeleri gerekiyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Sadece Minimumu Gösterir


Peki tüm bunlar yeterli mi? Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları 11.6’ya göre yeterli. Ama sürdürülebilirlik açısından yeterli mi? İşte burada kurum ve kuruluşların esas sorumlulukları devreye girmek zorunda. Çöpün düzgünce toplanmasını ve ayrıştırılmasını neden istiyoruz? Öncelikle insanların yaşadığı çevrenin temiz olabilmesi için. Ülkemizin çoğu yerinde düzenli çöp toplama hizmeti veriliyor. Oysa dünyanın özellikle az gelişmiş ülkelerinde böyle bir hizmet söz konusu değil. Dolayısıyla çöplerin düzenli olarak toplanabilmesi açısından bizim hedefimiz %100 olmak zorunda. Az gelişmiş ülkeler de bu hedefi kendi durumlarına göre belirlemeliler. Çöplerin ayrıştırılması ise malzeme kullanımında sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi amacını taşıyor.

Çöplerin içinde geri dönüştürülebilecek malzeme ile dönüştürülemeyecek malzemeyi ayrı toplayacak olursak ne olacak peki? Bugün ne oluyor? Çöpler birlikte toplandığında merkezden epey uzaktaki bir ayrıştırma merkezine kadar birlikte taşınıyor, orada ayrıştırılıyor. Geri dönüştürülemeyecek kısmı ya yakılıyor ya da gömülüyor, geri dönüştürülebilecek kısmı da büyük ihtimalle epey bir mesafedeki geri dönüştürme tesisine taşınıyor. Oysa çöpler ayrı toplanacak olsa bu taşıma sorunu büyük ölçüde çözülmüş olurdu.

Ama burada çok daha temel bir sorunumuz var. Ülkemizde atık konusu bu kısıtlı bağlamda irdeleniyor. Sıfır atık politikası dediğimizde anladığımız şey ise aynı bu yukarıda tanımladığımız usul. Çöpün kaynağında ayrılması, düzgün bertarafı ve geri dönüştürülebilen kısmının ekonomiye kazandırılması. İşte devletin sürdürülebilirliğe katkısı bu noktada gerekli çünkü bu sistem sürdürülebilir değil. Az gelişmiş bir ülke bu kadarını yapacak olsa onlar için büyük bir aşama sayılabilir fakat bizim gibi bir devletin bununla yetinmemesi gerekiyor. Unutmayalım, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları sadece bir minimumu bize gösterir. Devletlerin ve yerel yönetimlerin görevi bunların içinden istediklerini uygulamak değil, bu amaçları sürdürülebilirlik yolunda geliştirmek ve ilerletmektir.
Mesela çoğumuzun kullandığı poşet çayların kaç kat ambalajla bize ulaştırıldığını biliyor musunuz? En az beş desek? Bu çay kutuları büyük kutular içerisinde marketlere taşınıyor. Sonra kutunun etrafını saran bir de jelatin var. Sonra her bir çay poşeti ayrı ayrı kağıt kılıflara sarılmış durumda, bir de poşetin kendi bez yapısı var. Bunun tamamına gerek var mı? Asıl devlet düzenlemeleri halka satılan mamullerde gereksiz ambalajı azaltarak atık üretmemek üstüne kurgulanmamalı mı? Ülkemiz binlerce yıldır tarım yapılan bir bölgede yer alıyor. Bunca senedir sürekli kullanılan topraklarımız artık yorulmuş durumda. Bu toprağa atılan kimyasal gübre de artık toprağın verimini artırmaya yetmiyor. Oysa evdeki uygun besin atıklarından kompost yaparak toprağımızı zenginleştirmek elimizde. Yalnız bir problem var, çoğumuz şehirlerde yaşıyoruz ve olsa olsa kent bahçelerinde toprağa dokunuyoruz. Yerel yönetimler bizden geri dönüştürülecek atıklar yanında kompost yapılacak atıkları da ayrı toplasa, kompost uygulamasından sonra kent çevresindeki tarımsal alanlara bunu verse ve tarımsal çabanın daha az kimyasal içermesine katkıda bulunsa güzel olmaz mı? Çok güzel olmanın ötesinde hem atık miktarımızı azaltırız, hem de SKA 11.A’da istendiği gibi şehirle, şehir çevresinde yaşayan kırsal arasında da önemli bir bağ kurmuş oluruz. Sürdürülebilirlik açısından bakıldığında aslında bizim neredeyse hiçbir şeyi çöpe atmamamız gerekiyor. Nesneleri yenileyerek kullanmalıyız, tamir ederek kullanmalıyız, bizim işimiz bittiğinde başkaları kullanmalı, başka işlerde de kullanmalı ve en sonunda, yapacak hiçbir şey kalmadıysa geridönüşüme atmalıyız. Geridönüşüm ilk değil son çare olmak zorundadır. Şirketlerin uyguladığı planlı eskitme stratejisine kullanıcı olarak biz karşı çıkamayabiliriz ama kanunlar bu stratejinin uygulanabilmesini zorlaştırabilir. Devletlerin sürdürülebilirlik açısından en büyük katkısı da bu noktadadır. Sürdürülebilirlik sonsuza kadar büyümek değildir. Sürdürülebilirlik elimizdeki kaynakları sonsuza kadar idare etmektir. Bunun için de eskiyenleri atmak değil, onarıp yeniden kullanabilmek gerekir. Bunu sağlayabilmek için de devletin bu anlayışa sahip olması gerekir.

Atık örneğinden yola çıkarak sürdürülebilirlik bağlamında bireylere, yerel yönetimlere ve devlete düşen ödevleri açıklamaya çalıştım. Bunu Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının herhangi bir başlığından da başlayarak yapabiliriz. Atık problemi sürdürülebilirliğin karşısındaki büyük problemlerden bir tanesi ama daha bir sürü problemimiz de var.

Bu yazı İklim Haber sitesinde yayınlanmıştır.

Yazar Hakkında /

levent@brikasurdurulebilirlik.com

Levent Kurnaz, Avusturya Lisesi’ni 1984’te, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü 1988’de, Fizik Bölümü’nü 1990 yılında bitirirken Elektrik ve Elektronik alanında yüksek mühendis derecesi de almıştır. ABD, Pittsburgh Üniversitesi Fizik Bölümü’nden 1991 yılında yüksek lisans, 1994 yılında ise doktora derecesiyle mezun olmuştur. 1997 yılına kadar New Orleans’daki Tulane Üniversitesi Kimya Bölümü’nde doktora sonrası çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerek Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev almıştır. Çalışmalarını halen Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde sürdürmekte olan Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın biri yurtdışında yayınlanan iki kitabı, otuzun üzerinde bilimsel makalesi bulunmaktadır. Aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi Müdürlüğü yapmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne bağlı olarak Genel Sekreter’in Sürdürülebilirlik Danışmanı Jeffrey Sachs tarafından oluşturulan Sürdürülebilirlik Çözümleri Ağı’nın Türkiye eş-başkanlığı görevinde de bulunan Levent Kurnaz halen Boğaziçi Üniversitesi’nde iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik ile ilgili lisans ve lisansüstü dersler vermektedir.

Sürdürülebilirlik yolculuğunuzda sizlere destek olmak için varız
X