‘İklim günahını’ ağacın sırtına yüklemek

‘İklim günahını’ ağacın sırtına yüklemek

Basit bir hesap yapalım. İnsanlık atmosfere yaklaşık senede 50 milyar ton karbondioksit salıyor. Bir ağacın yetişmesi en azından 20 yıl sürer. Yetişkin bir ağaç ise bir yılda sadece 10 kilogram karbondioksit emebilir. Saldığımız karbondioksidin tamamını emmek için 5 trilyon ağaç dikmemiz gerekir. Yalnız dikmekle de kalmayıp bu ağaçların yetişkin hale gelene kadar başlarına bir bela gelmemesini de garanti altına almak zorundayız. Yirmi sene koruyup kolladıktan sonra bu ağaçlar önemli miktarda karbondioksit emmeye başlarlar. Hesaba şöyle devam edelim: Bir ormanın her kilometre karesinde ortalama 50 bin ağaç vardır. Bu sayı küçük ağaçlar için daha da fazla olabilir ama sağlıklı ve bakımlı bir orman arzu ediyorsak bu sayıyı kullanabiliriz. 5 trilyon ağaç dikmemiz gerekirse bunun için gerekli olan arazi 100 milyon kilometre karedir. Türkiye’nin yüzölçümü 800 bin kilometre kareye yakın olduğuna göre bu 125 tane Türkiye’nin kapladığı alana eşittir. Başka bir açıdan bakarsak, Dünya’nın tüm kara alanı 150 milyon kilometre karedir. Bu alanın üçte ikisini ormanlarla kaplayacak olursak iklim değişikliği diye bir problemimiz kalmaz.

Bunun gerçek olamayacağını biliyoruz değil mi? Dünya’nın üçte ikisini ormanlarla kaplayacağımız yerde başta Amazon, Kongo ve Endonezya’daki yağmur ormanları olmak üzere ormanları talan edip bunların yerine tarım arazileri açıyoruz. Amazon’da yetiştirdiğimiz mısırla büyükbaş hayvanları yetiştiriyoruz. Bunların etlerini de Endonezya’da yeni diktiğimiz palmiye ağaçlarından elde ettiğimiz yağda kızartıyoruz. Çevreye ve doğaya böylesine zarar verirken “ağaç dikerseniz her şey yoluna girer” türü bir makalenin saygın bilimsel dergilerden biri olan Science’da yayımlanması iklim değişikliği ile savaşmaya kendini adamış çoğu bilim insanı ve aktivistten önemli tepki topladı.

ETH’den Crowther grubunun yayınladığı bu makale aslında tam “ağaç dikerseniz her şey yoluna girer” demiyor. Ancak ne yazık ki ülkemizdeki basın da yabancı basın da bu tür akademik makaleleri yorumlamak için uzmanlara danışmak yerine görevi kendileri üstlendiğinde problemlerin yaşanması da kaçınılmaz oluyor.

Science’da yayımlanan makale önce tüm orman alanlarını ölçüyor ve 4.4 milyar hektar orman alanının var olabileceğine karar veriyor. Dünya’nın 3.5 milyar hektarı ormanlarla kaplı olduğuna göre 0.9 milyar hektar daha orman alanı yaratabileceğimizi ve bu alanın tamamını ormanlarla kaplasak, bu ormanların 2050 yılına kadar 750 milyar ton karbondioksit emeceği söyleniyor. İnsanlığın şimdiye kadar atmosfere eklemiş olduğu karbondioksit miktarı 1 trilyon tonun üzerinde. Buna okyanusların emmiş olduğu miktarı da eklersek, bu kadar ağaç diksek bile şimdiye kadarki günahlarımızı ödemeye yetmeyeceğini görebiliriz. Bunun üzerine bir de her sene günahlarımıza 50 milyar ton daha ekliyoruz.

Ancak, bu makalede pek kimsenin konuşmadığı bir detay daha var. Makale gelecek iklim senaryolarına bakıyor ve eğer bu hızda karbondioksit salmayadevam edersek bu ağaçlar yetişene kadar iklim değişeceğinden ağaçların büyümesi zorlaşacak ve 750 milyar yerine en fazla 170 milyar ton karbondioksit emilebilir hale gelecek diyor. Bu miktar da doğal olarak iklim krizini önleyebilmekten son derece uzakta.

Sizi bunca sayıya boğduktan sonra şu sormamız gerekiyor: Peki neden tüm bu olumlu haberler? İklim değişikliğini durdurmanın bir tek yolu var: Kömür, petrol ve doğal gaz yakmayı bırakmak, hem de mümkün olduğunca hızlı bir biçimde. Bunu yapmak ise bugünkü yaşam biçimleri içinde çok acılı bir değişim gerektireceğinden kimse o konuya el atmak istemiyor. Arada biri “bu da çözüm olabilir” türünde aslında çözüm olmayan fakat az da olsa umut vaat eden bir görüşle ortaya çıksa herkes “tamam, işte çözdük” diye rahatlıyor. Böyle düşünenlere kötü bir haberim var: Çözüm asla bu kadar kolay değil. Nasıl elektrik ürettiğimizden nerede oturduğumuza ve ne yediğimize kadar pek çok şeyi hızlıca değiştirmemiz gerekiyor ki gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakalım. Bu nesiller artık karşımıza çıkıp hesap sormaya başladılar. Onlara ne diyeceğiz? “Lüksümüzden vazgeçmedik ve sadece ağaç diktik. Ancak fark ettik ki sadece kendimizi kandırıyormuşuz ve gerçek çözüm lüksümüzden vazgeçmekmiş, ağaç dikmek değil.” Bu arada, ağaç dikmekten de asla vazgeçmeyin. Ağaçlar bu problemin çözümü olmasa da çözüm yolunda dostumuzdur.

Bu yazı önce Yeşil Gazete’de yayınlanmıştır: https://yesilgazete.org/blog/2019/07/20/iklim-gunahini-agacin-sirtina-yuklemek-levent-kurnaz/

Yazar Hakkında /

levent@brikasurdurulebilirlik.com

Levent Kurnaz, Avusturya Lisesi’ni 1984’te, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü 1988’de, Fizik Bölümü’nü 1990 yılında bitirirken Elektrik ve Elektronik alanında yüksek mühendis derecesi de almıştır. ABD, Pittsburgh Üniversitesi Fizik Bölümü’nden 1991 yılında yüksek lisans, 1994 yılında ise doktora derecesiyle mezun olmuştur. 1997 yılına kadar New Orleans’daki Tulane Üniversitesi Kimya Bölümü’nde doktora sonrası çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerek Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev almıştır. Çalışmalarını halen Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde sürdürmekte olan Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın biri yurtdışında yayınlanan iki kitabı, otuzun üzerinde bilimsel makalesi bulunmaktadır. Aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi Müdürlüğü yapmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne bağlı olarak Genel Sekreter’in Sürdürülebilirlik Danışmanı Jeffrey Sachs tarafından oluşturulan Sürdürülebilirlik Çözümleri Ağı’nın Türkiye eş-başkanlığı görevinde de bulunan Levent Kurnaz halen Boğaziçi Üniversitesi’nde iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik ile ilgili lisans ve lisansüstü dersler vermektedir.

Sürdürülebilirlik yolculuğunuzda sizlere destek olmak için varız
X